Kızılırmak Deltası
Alan Tanımı
Kızılırmak Nehri, Sivas’ın İmranlı İlçesinde 3.000 metre yükseklikteki Kızıldağ’ dan doğar. Bir süre, geniş vadiler arasında bulduğu yolu izleyerek batıya doğru akar. Kayseri ve Nevşehir’ i geçtikten sonra Kırşehir dolaylarında kuzeye yönelen Kızılırmak 1.355 kilometrelik yolculuğun sonunda Samsun’ un Bafra İlçesinde denize döküleceği Karadeniz ile buluşur.
Hitit öncesi Anadolu Uygarlıklarından Luviler’in, günümüzden 4.000 yıl önce Puara (ulu ırmak/Su) dedikleri Kızılırmak, denize doğru sürdürdüğü yolculuğu sırasında, bünyesine aldığı kil, kum, toprak, çakıl gibi malzemeleri Kara Deniz’ e kadar itina ile taşımıştır.
Bu emeğin, bu sabrın ve özenin sonucunda, bereketiyle ün salmış Bafra Ovasını, birçok canlıya ev sahipliği yapan gölleri, sazlık-bataklık alanları, kumulları, su basar ormanlar gibi zengin yaşam alanlarını oluşturmuştur.
Yani, bugün hayatımıza zenginlik katan Kızılırmak Deltası sulak alan ekosistemi, bir akarsuyun, binlerce yıl boyu taşıdığı malzemelerle işleyerek dokuduğu, olağanüstü bir değerdir.
ALAN KİMLİĞİ
Ramsar Alanının Adı: Kızılırmak Deltası
Konum ve Sınırlar: Samsun İli, Ondokuzmayıs, Bafra, Alaçam ilçe sınırlarında
Yüzölçümü: 21,700 ha
Koordinatlar: 41º40’N 036º05’E
Yükseklik: 5 m
Koruma Statüleri: Yaban Hayatı Geliştirme Sahası (Cernek Gölü ve Çevresi), Doğal Sit Alanları, Ramsar Alanı
İklim: Karadeniz İklimi
Alanın Önemi: Türkiye’nin Karadeniz sahilindeki önemli sulak alan ekosistemlerinden
Alanın Sembolleri: Manda ve turna
Yönetim Planı: Var.
Alandaki Tesisler: Ziyaretçi merkezi, yönetim merkezi, kuş gözlem kuleleri, yürüyüş yolları, kuş gözlem noktaları, Kır lokantaları, Konaklama üniteleri, ürün satış ve tanıtım birimleri, eğitim birimleri.
Mülkiyet Durumu
Kızılırmak Deltası kamu mülkiyeti, özel mülkiyet ve/veya itirazlı (mülkiyet durumu özel veya hazine olduğu netleşmemiş) alanlar olmak üzere sınıflandırılmaktadır. Kamu alanlarının genelini Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Çevre ve Şehir Bakanlığı’nın hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlık alanlar ile sulakalan ekosistemini oluşturan alanlar (sazlık-bataklık alanlar, göller, mevsimsel ıslak çayırlık alanlar, kumullar vb.) oluşturmaktadır. Özel mülkiyet alanları ise konut ve tarım alanlarından oluşmaktadır.
Koruma Statüleri
Kızılırmak Deltası’nda doğal hayatı korumaya yönelik çalışmalar sonucunda çeşitli sınırlara sahip farklı koruma statüleri belirlenmiştir. Alanda I. , II. ve III. derece doğal sit alanları, Yaban Hayatı Geliştirme Sahası, Uluslararası sözleşme statüsü gereği RAMSAR ALANI statüleri bulunmaktadır. Aynı zaman da alanın koruma-kullanım kriterlerinin belirli standartlarda yapılabilmesi amacı ile “Kızılırmak Deltası Çevre Düzen Planı” yapılmıştır.
SULAKALANLAR NEDEN ÖNEMLİDİR ?
Sahip olduğu biyolojik çeşitlilik nedeniyle dünyanın doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilen sulak alanlar; doğal işlevleri ve ekonomik değerleriyle yeryüzünün en önemli ekosistemleridir.
Sulak alanlar;
• Yeraltı sularını besleyerek veya boşaltarak, taban suyunu dengeler. Sel sularını depolayarak, taşkınları kontrol ederek, kıyıları deniz suyunun girişini önleyerek bölgenin su rejimini düzenlerler.
• Bulundukları yörede nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yaparlar.
• Tortu ve zehirli maddeleri alıkoyarak ya da besin maddelerini (azot, fosfor gibi) kullanarak suyu temizler.
• Tropikal ormanlarla birlikte yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan ekosistemleridir.
• Başta balıklar ve su kuşları olmak üzere gerek ekolojik değeri, gerekse ticari değerleri yüksek, zengin bitki ve hayvan çeşitliliği ile birçok türün yaşamasına olanak sağlarlar.
• Yüksek bir ekonomik değere sahiptirler. Balıkçılık, tarım ve hayvancılık, saz üretimi, turizm ve ulaşım olanaklarıyla bölge ve ülke ekonomisine önemli katkı sağlarlar.
RAMSAR SÜRECİ VE TÜRKİYE
Tüm dünyanın “bataklık” dediği, sivrisinek ve hastalık yatağı olarak gördüğü, kurutmaya çabaladığı bir doğal sistemin, sanılanın aksine yararlı ve korunması gereken alanlar olduklarını düşünen bir gurup insan bir araya gelmiştir.
Bu küçük gurubun Ramsar’ da toplanma amacı, “bataklık” yerine “sulak alan” demeyi tercih ettikleri bu doğal sistemlerin korunması için, bir uluslararası sözleşmenin ilk adımının atılmasıdır.Müzakereler üç gün sürer ve üçüncü gün yani 2 Şubat 1971, Salı günü, anlaşma metni imzaya hazırdır.
Tarih, 30 Ocak 1971 Hazar Denizi’nin güney kıyısında ki Ramsar kentinde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 18 ülke ile birlikte, FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü), UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı) devletler arası kuruluşlar ile uluslararası devlet dışı yapılar (sivil toplum kuruluşları) bu toplantıda yer alırlar.
Sözleşmenin ilk halinin resmi adı; “Özellikle Su Kuşlarının Yaşam Alanı Olarak, Uluslararası Sulak Alanlar Sözleşmesi” olmuştur. Kısaca RAMSAR SÖZLEŞMESİ olarak anılacaktır.
1980 yılına gelindiğinde, sözleşmeye ancak 10 ülke daha imza atabilmiştir. Dünya, hala sulak alanları işe yaramaz alanlar olarak görmeye devam etmektedir.
1990’ ların başında insanlar, dünyada yaşanan kuraklıkların, gıda kayıplarının, sel felaketlerinin, biyolojik çeşitlilik kayıplarının sulak alanların tahrip edilmeleri sonucunda oluştuğunu fark etmeye başlar.
Bu farkındalığın etkisi, sözleşmeye atılan imzalara da yansır ve 1993 yılına gelindiğinde, üye ülke sayısı 77 olmuştur.
Günümüzde, Birleşmiş Milletlere üye olan 193 ülkenin 164’ü Sözleşmeyi imzalayarak, Ramsar Sözleşmesine taraf olmuştur.
Türkiye'nin Ramsar Sözleşmesine taraf olması 1994 yılındadır.
Türkiye o yıl; Kayseri’ de Sultan Sazlığı, Balıkesir’ de Manyas Gölü, Kırşehir’ de Seyfe Gölü, Mersin’ de Göksu Deltası, Burdur ve Isparta’ da Burdur Gölü’ nü,
1998 yılında; Samsun’ da Kızılırmak Deltası, Bursa’ da Uluabat Gölü, İzmir’de Gediz Deltası, Adana’da Akyatan Gölü’nü,
2005 yılında; Adana’ da Yumurtalık Lagünleri, Konya’ da Meke Gölü’nü,
2006 yılında; Konya’ da Kızören Obruğu’nu,
2009 yılında; Kars’ ta Kuyucak Gölü’nü,
2013 yılında; Bitlis’ te Nemrut Kalderası ile birlikte Türkiye’ nin RAMSAR ALANI sayısı 14 olur.
Yönetim Yapısı
Kızılırmak Deltası sahip olduğu biyolojik çeşitlilik, nadir habitatlar ve bu yaşam alanları ile türler arasındaki ortak yaşam birlikteliği nedeni ile birçok kurumun sorumluluk ve faaliyet alanına girmektedir.
Alanın;
Yaban Hayatı Geliştirme Sahası ve Ramsar Alanı olması sebebi ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Orman ve Su işleri 11. Bölge Müdürlüğü Samsun İl Şube Müdürlüğü sorumluk ve faaliyet alanı içine girmektedir.
Doğal Sit Alanı (I. II. ve III. Derece Doğal Sit) ve Kızılırmak Deltası Çevre Düzen Planı olması nedeni ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Samsun İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü Sorumluluk ve Faaliyet Alanına girmektedir.
2015 tarihinde, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Samsun Kızılırmak Deltası Koruma ve Geliştirme Birliği (SAMKUŞ) arasında yapılan işbirliği protokolü ile alanın koruma-kontrol, yönetim faaliyetleri SAMKUŞ’ a devredilmiştir.
Hidrolojik Özellikleri
Kızılırmak Deltası, Türkiye’nin 26 su havzasından biri olan Kızılırmak Havzası içinde yer almaktadır. Bafra Ovası ve yakın çevresi 1810.84 km2’lik drenaj alanına sahip olup hidrolojik olarak 8 tane alt havzadan oluşmaktadır.
Kızılırmak Nehri, Türkiye’de, Fırat Nehri’nden sonra ikinci en büyük drenaj havzasına sahip olup deltanın en önemli akarsuyunu oluşturmaktadır. Kızılırmak Nehri dışında deltadaki sürekli akarsuları, Bafra Ovası’nın doğusunda Engiz ve Piliç çayı ile Darboğaz ve Mera dereleri, batısında ise İlyaslı Çayı ile Bedeş, Gökçesu, Söğütlük, Gökçeboğaz ve Uluçay (Alaçam) dereleri oluşturmaktadır.
Kızılırmak Deltası’nın batı ve doğu sahilinde, delta ve kıyı oluşumunu meydana getiren doğal şartlar, farklı büyüklüklerde göllerin meydana gelmesini sağlamıştır. Kızılırmak Deltası’nın doğu sahilinde on, batı sahilinde ise iki göl yer almaktadır. Doğu sahilinde, Balık, Uzun, Gıcı, Tatlı, Alıntılı, Paralı, Cernek, Liman, Tuzlu ve Sülüklü gölleri yer alırken batı sahilinde ise Karaboğaz ve Mülk gölleri yer almaktadır.
Jeolojik Özellikleri
Kızılırmak Deltası, çok büyük bir bölümü çakıl, kum, silt, kil, eğimi çok az olan yerlerde ise, akarsuların aşındırdıkları malzemeleri biriktirmesi sonucunda alüvyal topraklardan oluşan ova karakterindedir. Delta Ovası, geniş bir alüvyal düzlükten sonra basamaklar halinde yükselmektedir.
Kızılırmak Havzası bakıldığında arazinin büyük kısmının bataklık, sazlık ve su altında kalan topraklardan oluştuğu görülmektedir. Deniz kenarında kıyı kumullarının ve iç kesimlerde ise kahverengi orman toprakları, yüzey suların ve yan derelerin yakın yerlere taşıdığı sedimentlerin oluşturduğu topraklar ve alüvyal toprakların bulunduğu görülmektedir.
Biyolojik Özellikleri
Yaşam Alanları (Habitatlar)
Kızılırmak Deltası’nda Bern kriterlerine göre tehdit altında bulunan üç ana habitat tipi vardır: Öksin tuzcul bataklıkları, Güney Karadeniz sabit kumulları, Güneydoğu Avrupa dişbudak-meşe-kızılağaç ormanlarıdır. Kızılırmak Deltasında başlıca aşağıdaki habitat tipleri görülmektedir.
Acı göl: Tuzluluk oranlarına göre yapılan değerlendirmede Balık, Uzun, Cernek, Liman, Karaboğaz ve Mülk gölleri acı göl olarak sınıflandırılmıştır. Liman Gölü’nde Characeae familyasından taşlık bitkilerinin zengin bir vejetasyonu vardır.
Tatlı göl: Tatlı ve Gıcı gölleri tatlısu gölleridir. Deltanın doğusundaki göllerde Potamogeton cinsine ait birçok tür ve diğer su bitkileri görülür. Göl kıyılarında Phragmites australis, Thypa sp. ve Juncus acutus görülür.
Islak çayırlar: Yılın belli dönemlerinde göllerin yakın çevresindeki ıslak çayırlarda su birikmektedir. Bu çayırlar göllerin güneyindeki yıl boyu suya doymuş olan toprakta gelişen Paspalum paspalodes çayırlığıdır. Bu türün haricinde göllerde ve tuzcul bataklık alanlarda yaşayan bitki türleri de burada görülmektedir. Bu çayırlıklar deltada otlayan hayvanların beslendiği en önemli kaynaklardan biri olduğu için oldukça önemlidir.
Karışık geniş yapraklı ormanlar: Genelde Quercus robur ve Carpinus betulus türlerinin delta içinde dağınık olarak bulunan küçük topluluklarını içerir.
Sazlık alanlar: Phragmites australis ve Typha angustifolia yer yer Schoenoplectus lacustris topluluklarını içerir.
Tuzlu bataklıklar: Juncus littoralis, Artemisia santonicum, Tamarix sp. , Vitex agnus castus, hafif tuzlu çalı bataklık topluluğu ve tuzluluğun arttığı yerlerde Salicornia europaea baskın tür gruplarını içerir.
Karışık geniş yapraklı subasar ormanlar: Fraxinus angustifolia, Frangula alnus, Quercus robur, Smilax excelsa mevsime bağlı subasar ağaç topluluklarını içerir. Baskın tür dişbudaktır (Fraxinus angustifolia).
Kıyı kumulları: Batı yakasındaki kumullar, deltanın doğu yakası kumullarına göre daha yüksek ve geniştir. Doğu yakası kumullarının en geniş olduğu bölüm Cernek Gölü çevresidir. Kıyı kumulları üzerinde genelde sütleğen türleri (Euphorbia sp.), kum zambağı (Pancratium maritumum), sığırkuyruğu türleri (Verbascum sp.) ve toparak (Cyperus capitatus) türleri baskın olarak görülür. Kıyılardaki çakıllı kumullarda (primer kumullar) ise Euphorbia paralias, Medicago marina, Eryngium maritimum, Xanthium strumarium, Pancratium maritumum, Juncus acutus, Salsola kali, Tournefortia sibirica türleri görülür.
Kumul çalı toplulukları: Hippophae rhamnoides -Paliurus spina-christii yüksek kumul çalılığı, Rubus sanctus, Juncus littoralis kumul çalılıklarını içerir. Ayrıca Cernek gölü ve sahil arasında kalan kesimde 6-8 m boylanan ve Laurus nobilis’in hakim tür olduğu ağaçlık grubu gözlenmektedir.
İç kumul otsu bitki toplulukları: Sahil bandının iç kısmındaki kumullarda kumul çalı ve ağaçlığının yanı sıra özellikle Cernek Gölü civarında ağaçlıkların arasında oluşan düzlükleri kaplayan otsu kumul bitki toplulukları vardır. Bu topluluk daha kuru bir kum üzerinde gelişmekte, tek yıllık türlerin bol olduğu zengin bir kompozisyon göstermektedir.
Yaban Hayatı
Bitki Örtüsü
Kızılırmak Deltası, 355 bitki türü ile ülkemizde bitkiler için önemli bir yaşam alanıdır. Delta, sahip olduğu nadir bitki türlerinden dolayı ülkemizin 122 önemli bitki alanından biri ilan edilmiştir. Alanda bulunan bitki türleri arasında nesli tehlike altında olan dokuz öncelikli tür bulunmaktadır. Nesli “Tehlike altında” türlerinden birisi olan Rhaponticum serratuloides, Kızılırmak Deltası dışında Türkiye’de yalnızca Sakarya Nehri vadisinde bulunmaktadır. Akdeniz ve Batı Karadeniz kıyı kumullarında geniş yayılım göstermesine rağmen soğanlarının toplanması ve kumulların turistik faaliyete açılması yüzünden nesli “Tehlike altında” olan kum zambağı (Pancratium maritimum) da Kızılırmak Deltası’nda bulunan önemli bitki türleri arasındadır. Alanda bulunan ve nesli “Hassas” durumda olan Jurinea kilaea, ülkemizde Karadeniz kıyılarında yalnızca birkaç bölgede bulunmaktadır. Tıbbi öneme sahip olan ve ticareti yapılan göl soğanı (Leucojum aestivum), Kızılırmak Deltası’nda bulunan nesli “Hassas” (VU) durumdaki türler arasındadır.
Balıklar
Kızılırmak Deltası, birçok balık türüne ev sahipliği yapmaktadır. Deltada 11 familyaya ait 29 balık türü tespit edilmiştir. Bu balık türleri arasında özellikle Mersin balıkları (Acipenseridae sp.) büyük önem taşımaktadır. Bunun nedeni, bazı Mersin balıklarının dünya ölçeğinde yok olmaya en yakın durumda olan yok olmak üzere olan balık türleri arasında olmasıdır. Mersin balıklarının ülkemizde Kızılırmak Deltası dışında yalnızca diğer 2 alanda üremeleri, deltanın Türkiye’de türün devamı açısından önemini artırmaktadır. Alanda Mersin balığı (Acipenser gueldenstaedtii), şip balığı (Acipenser nudiventris), sivrişka (Acipenser stellatus) ve Mersin morinası (Huso huso) kayıtları vardır.
Çift yaşamlılar ve Sürüngenler
Türkiye’de yaklaşık 150 çift yaşamlı ve sürüngen türü bulunmaktadır. Bu türlerin yaklaşık %14’ü (9 tür çift yaşamlı, 12 tür sürüngen) Kızılırmak Deltası’nda bulunmaktadır. Deltada sürüngenler, yaprak döken orman ve çalılıkların diplerinden kuru kayalıklara, dere kenarlarındaki ıslak zeminlerden orman katının üzerinde step alanlardaki çayırlıklara kadar değişik alanlarda dağılım göstermektedirler.
Deltada bulunan 9 tür çift yaşamlının 2 türü semender ve 7 türü kurbağadır. Alandaki başlıca türler; şeritli semender (Triturus vittatus), pürtüklü semender (Triturus karaelinii), siğilli kurbağa, kara kurbağası (Bufo bufo), yeşil karakurbağası (Bufo viridis), ağaç kurbağası (Hyla arborea), toprak kurbağa, çevik kurbağa (Rana dalmatin) ve Uludağ kurbağası (Rana macrocnemis) olarak sıralanabilir.
Kızılırmak Deltası’nda bulunan 12 sürüngen türünden 2’si kaplumbağa, 5’i kertenkele ve 5’i ise yılan türleridir. Bunlar; küresel ölçekte nesli “Hassas” durumda olan tosbağa (Testudo graeca) ve nesli “Tehlike Altına Girmeye Yakın” benekli su kaplumbağası (Emys orbicularis) alandaki öncelikli sürüngen türleridir. Deltada bulunan sürüngen türleri tosbağa (Testudo graeca), benekli sukaplumbağası (Emys orbicularis), kaya kertenkelesi (Lacerta saxicola), yeşil kertenkele (Lacerta viridis), büyük yeşil kertenkele (Lacerta trilienata), yılan kertenkele (Anguis fragilis), oluklu kertenekele (Ophisaurus apodus), kedigözlü yılan (Telescopus fallax), hazer yılanı (Coluber caspius), küpeli yılan (Natrix natrix), su yılanı (Natrix tessellata), boynuzlu engerek (Vipera ammodytes)’tir.
Kuşlar
Türkiye’de 483 kuş türünün bulunduğu bilinmektedir. Kızılırmak Deltası, kuş varlığı açısından son derece önemli bir alandır. Alanda bugüne kadar 354 kuş türü tespit edilmiştir ve bu Türkiye kuşlarının yaklaşık % 73’ine karşılık gelmektedir. Kızılırmak Deltası, kuşların üreme, kışlama ve göçleri açısından önemli bir konuma sahiptir.
Delta, temsil ettiği bölgede (Batı Palearktik) tespit edilen kuş türleri ve yoğunlukları bakımında çok özel bir yere sahiptir. Kızılırmak Deltası, sonbahar ve ilkbaharda göç eden kuşlar açısından da çok önemlidir. Kış aylarında yaklaşık olarak 100.000-150.000 adet su kuşu Delta'da barınmaktadır. 1992 yılı araştırması sonucunda tüm deltada yaklaşık 88’i kesin olmak üzere 140 kuş türünün kuluçkaya yattığı belirlenmiştir (Hustings ve van Dijk 1994). Güncel verilere göre alanda 157 kuş türü üremektedir (Kiraz Erciyas Yavuz, kişisel gözlem). Alanda üreyen önemli kuş türleri balaban (Botaurus stellaris), erguvani balıkçıl (Ardea pupurea) kara leylek (Ciconia nigra), kaşıkçı (Platalea leucorodia), boz ördek (Anas strepera), çıkrıkcın (Anas querquedula), Macar ördeği (Netta rufina), elmabaş patka (Aythya ferina), pasbaş patka, (Aythya nyoca), küçük orman kartalı (Aquila pomarina), turna (Grus grus), sazhorozu (Porphyrio porphyrio), uzunbacak (Himantopus himantopus) kocagöz (Burhinus oedicnemus), bataklıkkırlangıcı (Glareola pratincola), çizgili ötleğen (Sylvia nisoria)’dir.
Bölgede göç sırasında önemli sayılarda küçük karabatak (Phalacrocorax pygmeus, en fazla 88), küçük akbalıkçıl (Egretta garzetta, en fazla 3200), çeltikçi (Plegadis falcinellus, en fazla 590), dikkuyruk (Oxyura leucocephala, en fazla 1240), küçük martı (Larus minutus, en fazla 41.000) ve akkanatlı sumru (Chlidonias leucopterus, en fazla 3000) izlenebilir.
Memeliler
Kızılırmak Deltası’nda yapılan çalışmalar 33 memeli türünün (ülkemizde bulunan memelilerin %20’si) alanda yaşadığını göstermiştir. Alanda bulunan en öncelikli türler arasında nesli küresel ölçekte “Hassas” durumda olan kirpikli yarasa (Myotis emarginatus) bulunmaktadır. Ayrıca deltada küresel ölçekte nesilleri tehlike altına girmeye yakın (NT) Blasius’un nalburunlu yarasası (Rhinolophus blasii), büyük nalburunlu yarasa (Rhinolophus ferrumequinum), Anadolu sincabı (Sicurus anomalus) ve cüce avurtlak (Cricetulus migratorius) bulunmaktadır. Son olarak susamuru da (Lutra lutra) deltada yaşayan ve nesli dünya ölçeğinde tehlike altına girmeye yakın türler arasındadır.
Kültürel ve Sosyal Özellikleri
Arkeoloji
Kızılırmak Deltası ve çevresinde, yerleşim tarihinin aşamalarını ve tarihsel dönemlerin uygarlık birikimlerini yansıtan pek çok arkeolojik ve kültürel esere rastlamak mümkündür. Deltadaki en önemli arkeolojik değerlerin başında, Anadolu ve hatta uygarlık tarihi açısından önemli bir yere sahip olduğu düşünülen İkiztepe ören yeri gelmektedir. Bafra İlçesinin İkiztepe Köyü’nde bulunan İkiztepe ören yerindeki arkeolojik kazılar kapsamında 57 höyük, 6 tane düz yerleşim yeri, 25 adet antik çağile hemen sonrası kalıntısı, 48 tümülüs, 5 kaya mezar, mezarlık, 1 kale, 1 hamam, 1 köprü bulunmuştur.
Geçmiş ve Günümüz Arazi Kullanımı
1990 yıllarının başında Altınkaya (1987) ve Derbent (1991) barajlarının yapımı ile Kızılırmak Nehri’nin geçtiği yerlerde aşındırdığı irili ufaklı çakıl, kum, mil ve topraktan oluşan malzemeleri eğimin azaldığı yerlerde biriktirmesi sonucunda oluşan alüvyal malzeme akışı kesilmiş ve deltanın büyümesinin durmasına neden olmuştur.
1990’larda başlayan orman tahribi ve kaçak yapılaşma artarak devam etmiş ve 73 ha alan üzerinde, 300’ün üzerinde konut yapılmıştır.
Alanın, Yönetim, koruma-kontrol faaliyetlerinin SAMKUŞ’ a devredildiği 2015 tarihinden itibaren alanda mevcut 330 adet yazlık konut, Samsun Büyükşehir Belediyesi’nce yıkılarak bu alanlar eski doğal haline dönüştürülmesi için gerekli çalışmalar yapılmıştır.